29 Aralık 2011 Perşembe

KIZILCIK

Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Ercişli, yaptığı açıklamada, kızılcıkla ilgili Çukurova Üniversitesi, Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü ve Atatürk Üniversitesinin ortak bir araştırma yürüttüğünü, bu çalışma sonunda kızılcık meyvesinin antioksidan özelliğinin çok yüksek olduğunun tespit edildiğini söyledi.

25 Aralık 2011 Pazar

BAŞ DÖNMESİ TEDAVİSİ

Nane ve limon kaynatılır, çay gi­bi bol miktarda içilir. Bu karışım, mide bulantısına da faydalıdır.
*  Nar veya portakal suyu içilmeli­dir.
*   Tansiyon yüksekliği ve damar sertliklerinde kan aldırılır, baştan ve sırttan hacamat yaptırılır. (Hacamat, İslâmi metotla kan aldırmaktır.)
*  Buruna elma sirkesi çekilir, bir kapta kaynatılan sirkenin buharı kağıt huni ile kulağa gönderilir. Ateşe çörekotu ve buhur atılır. Dumanı burun ve ağızdan teneiKis edilir.
*  Kaynamakta olan bir litre suya, 50 gr. karabaş otuyla 10 gr. şahtere konur, beş dakika kaynatıldıktan sonra balla tatlandırılarak, günde 2 -3 bardak içilir.
*  50 gram kişniş toz haline getiril­dikten sonra yarım kilo balla karıştı­rılır. Günde üç defa 1 – 2 yemek ka­şığı yenir.
*  20 gr. sarı sabırla 30 gr. çörek otu toz haline getirilir. Sonra da ya­rım kilo balla karıştırılarak macun kıvamına sokulur. Günde üç defa bi­rer kaşık yenir. (San sabır yerine si­nameki de kullanılabilir.)

YASEMİNİN FAYDALARI

Romatizma, nikris ve mafsal ağrılarını giderir. Ateş düşürür. Kabızlığı giderir.

YABANMERSİNİN FAYDALARI

Yaprakları şeker hastalığında faydalıdır. Meyvesi dizanteride etkilidir. İshali keser.

ENGİNARIN FAYDALARI

Mideyi kuvvetlendirir. Sinirleri güçlendirir. Bağırsak solucanlarını düşürür. Diş ağrılarını giderir. Dişeti iltihaplarını giderir. Hazımsızlığı giderir.

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞININ FAYDALARI

Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Eczacılıkta, bazı ilaçları hazırlamakta kullanılır. Yaprakları ve kabukları, yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Taneleri de besleyicidir.

ZERDEÇALİN FAYDALARI

Sinirleri uyarır. Vücutta biriken zehirli maddeleri atar. Nekahat devresini kısaltır. Verem gibi hastalıklarda faydalıdır.

ZENCEFİLİN FAYDALARI

İştah açar. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Kusmayı önler. İshali keser. Bağırsak bozukluklarını giderir. Soğuk algınlığında çabuk iyileşmeyi sağlar. Bedeni ve zihni gücü artırır.

ZAMBAĞIN FAYDALARI

Vücut ağrılarını dindirir. Diş ağrılarını ve iltihaplarını giderir. Şişlikleri indirir.

ZAKKUMUN FAYDALARI


Adale ağrılarını giderir. Akrep ve arı sokmasında faydalıdır. Az miktarda kullanılırsa kalbi kuvvetlendirir. Bol miktarda idrar söktürür. Ödem atıcıdır.

22 Aralık 2011 Perşembe

KEFİR


Hiçbir yan etkisi bulunmayan güçlü bir antibiyotiktir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Safra kesesi taşlarını dökmeye yardımcı olur. Vücudu ağır metal, tuz ve alkolik maddelerden arındırır. Kimyasal antibiyotikleri elimine eder. Böbrek taşlarına iyi gelir. Kötü kolesterolü düşürür.Bağırsak yolunu temizler. Patojen mikro organizmalara karşı etkilidir. Rahatsız Bağırsak Sendromuna iyi gelir.Gastrit tedavisinde etkilidir. Pankreas sorunlarında faydalıdır. Ülseri tedavi edici özelliği vardır. Kolon kanserini önler ve tedavi eder. Sindirimi kolaylaştırır.


20 Aralık 2011 Salı

EBEGÜMECİNİN FAYDALARI


Bu bitkilerin hepsi de yapraklarında, çiçeklerinde ve saplarında (bamyada olduğu gibi) bir sümüksel madde içerirler.
Küçük yapraklı bitkinin uzun saplarının ucundaki yapraklar yuvarlak ve çentiklidir.
Açık pembeden eflatun rengine kadar değişebilen renkte çiçek açarlar.

Bir de yuvarlak meyvesi vardır. Çiçekleri, yaprakları ve sapları, Haziran'dan Eylül'e kadar toplanabilir.
Bitki, kurutulduğunda özelliklerinin bir bölümünü yitireceği için, elden geldiğince taze kullanılması gerekir.
Ama kurutulmuş bitki yine de kullanılabilir.

Ebegümeci çayı özellikle mukoza iltihaplarında, gastrit, mesane iltihabı, mide ve bağırsak mukoza iltihabında ve ağız boşluğu
iltihabında olduğu kadar, mide ve bağırsak ülserinde de başarıyla kullanılabilir.
Ama bu son iki hastalık için, arpa ile karışık bir çorba hazırlamak gerekmektedir.
Önce arpa kaynatılır ve soğuduktan sonra bitki yaprakları eklenir.

Ayrıca, akciğer balgamlanmalarında, bronşiyal nezlede, öksürük ve aşırı ses kısıklığında özellikle önerilir.
Gırtlak ve bademcik iltihabı ve ağız kuruluğunda da başarıyla kullanılabilir.
Bitki, sümüksel özelliğinin yitirilmemesi için, geceden soğuk suya koyularak demlenmelidir.
Günlük kullanım için 2 veya 3 bardak ılıklaştırıp, gün boyunca yudumlanarak içilmelidir.

Nefes darlığına yol açan akciğer amfizemi bile ebegümeci çayı ile iyileştirilebilir. Bu durumda,günde en az
3 bardak çay içilmeli ve süzüldükten sonre geriye kalan yapraklar iyice ısıtılarak bronşların
ve akciğerin üstüne geceleyin kompres olarak uygulanmalıdır.
Oldukça ender görülen gözyaşı azlığı durumunda da, gözlere ebegümeci banyosu ve kompresi uygulandığında,
çok iyi sonuçlar alınabilir.

GREYFURTUN ZARARLARI


Kronik ilaç kullananların bu konuda dikkatli olması ve doktora danışması gerekir. Çünkü düzenli greyfurt suyu tüketmek bazı ilaçların etkilerini değiştirir. Mesela aspirini greyfurt suyu ile içmek ilacın etkisini iki katına çıkartabilir. Kolesterol düşüren ilaçlar gibi bazı ilaçlar ile beraber alındığı zaman sakıncalı olabilir. Ayrıca, sürekli olarak greyfurt veya greyfurt suyu tüketilmesi, şiddetli baş dönmelerine neden olabilir.


GREYFURTUN FAYDALARI



Bağışıklık sistemi için faydalıdır. C vitamini bakımından zengindir.
Greyfurt suyu yağlı, sivilceli ciltlerde, soğuk algınlığı ve nezlede, böbreklerin temizlenmesinde ve zayıflama diyetlerinde çok faydalıdır.
Normal bir greyfurt 40 mg C vitamini ve bol potasyum içerir. Dolaşım sistemini canlandırır. Sindirim, solunum sistemi ve idrar yollarına iyi gelir.

BEYAZ DUTUN FAYDALARI

DUT: Demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü etkisi var. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunuyor. Yaprakların bir diğer önemli özelliği ise kanamayı durdurması...
BEYAZ DUTUN FAYDALARI;
*Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir.
*Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır.
*Ateş düşürür.
*Karaciğeri kuvvetlendirir.
*Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder.
*Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır.
*Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak kurtlarını düşürür. Mide ve bağırsakları rahatlatır.
BEYAZ DUT KURUSU KÜRÜ : Egzama için çok faydalıdır.
HAZIRLANIŞI:Bir çelik tencereya yarım litre su koyarak kaynatın. Kaynadıktan sonra içine bir avuç kadar beyaz dut kurusu atın ve 7 dakika daha kısık ateşte kaynatın.
UYGULANIŞI:Karışımımız kaynadıktan sonra biraz tenceredeki suyun sıcaklığı ılıkdan biraz sıcak olacak şekilde (elinizi yakmayacak) egzamalı olan elinizi tencerinin içine sokarak en az 10 dk. etki ettirecek şekilde bekletin.(en az 10 dk. elinizi tencerenin içinde bekletin). Elinizi çıkarttıktan sonra en az bir saat elinizi yıkamayın. Daha sonra elinizi sadece su ile durulayın.
Bu uygulamayı haftada 3 kez yapın. Karışımı her defasında taze olarak hazırlamak gerekir.

CİVANPERÇEMİNİN FAYDALARI


Düzenli olarak içilen bitki çayı ile migren tümüyle iyileşebilir. Eski bitki kitaplarında civanperçemi, tüm hastalıkların ilacı olarak nitelendirilmektedir.

* Bedeni temizleyici etkisi sayesinde, yıllar boyu yer etmiş hastalıkları bedenimizden dışarı atabiliriz
* Civanperçeminin en iyi biçimde ve doğrudan kemik iliğini etkilediğini ve orada kan üretimini düzene soktuğunu özellikle belirtmek gerekir. Bu gücü sayesinde bitki, kemik iliği hastalıklarında, çay kürleri, banyolar ve tentür kullanımı yolu ile yardımcı olabilir.

* Civanperçemi, akciğer kanamalarının durdurulmasında etkilidir ve eğir kökü ile birlikte kullanıldığında akciğer kanserini iyileştirebilir. * Eğir kökü gün boyunca çiğnenir ve civanperçemi çayı, sabah ve akşam olmak üzere günde 2 bardak yudumlanarak yavaş yavaş içilir.

* Mide kanamalarında ve basur (hemoroid) kanamalarında olduğu kadar, mide basıncı ve mide yanmalarına karşı bitki çayı çok kısa sürede başarı sağlar.

* Soğuk algınlıklarında, sırt veya romatizma ağrılarında bitki çayı elden geldiğince sıcak olarak içilmelidir.

* Bitki çayı böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar, iştahsızlığı giderir, gazları ve mide kramplarını, karaciğer düzensizliklerini, mide ve bağırsak kanalı iltihaplarını iyileştirmeye yardım eder ve bağırsak beze çalışmalarını düzenleyerek, dışkılamayı kolaylaştırır.

* Kan dolaşımına ve damar kramplarına karşı çok etkili olduğu için bitki çayını koroner yetmezliğinde de hararetle önermek gerekir. * Rahatsız edici vajinal kaşıntılar, bitkinin kaynama suyu ile yapılan yıkama ve oturma banyoları sayesinde yok olur.

* Civanperçemi çiçeklerinden, basura karşı çok etkili bir merhem hazırlanabilir.

ÇUHA ÇİÇEĞİ NEYE İYİ GELİR


Diğer İsimleri : Baharçiçeği, Primula veris officinalis.

Botanik Bilgi : Altınımsı ve daha açık sarı renkte 10-20 cm. uzayabilen tek bir sap üzerinde güzel kokan çiçekleri vardır. Kökleri kırmızı, yaprakları sarı, geniş buket şeklindedir. Nisan-Mayıs aylarında toplanır, gölgede kurutulur.

Faydaları :

Yarım baş ağrısını ve sinirleri yatıştırır, iyi uyku verir.

Kabızlığı giderir.

Köklerinden yapılan çay içildiğinde idrar zorluklarına kolaylık verir.


Çiçeklerinin kaynatılan çayı içildiğinde kalbi kuvvetlendirir.

Boğmaca, bronşit, zatürre hastalıklarına fayda sağlar.

Çuhaçiçeğinin taze yaprakları; çıban tedavisinde etkilidir.Bunun için yapraklar çıbana sarılır. Sık sık değiştirilerek çıbanların iyileşmesi sağlanır.

Kullanım Şekli :

Çay: Kurumuş çiçeklerden 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 15-20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir.

17 Aralık 2011 Cumartesi

SAĞLIKLI KALP İÇİN 10 YOL

1- Sigarayı bırakın alkolü sınırlandırın
Damar sertliği olan hastaların tedavisinde öncelikle damar sertliğini mümkün olduğu kadar yavaşlatmak, geriletmek ve olabiliyorsa durdurmaya çalışmaktır. Bu nedenle damar sertliği sorunu olan hastaların öncelikle sigarayı bırakması gerekir. Sigaraya hiç başlamamak, kalp ve damar sağlığı için çok önemlidir. Alkol, kalp hastalıkları ile direkt ilişkili olmasa da fazla tüketimi özellikle karaciğer yağlanmasına neden olduğu için kalp ve damar sağlığı üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.

2- Her gıdadan yeterli ve dengeli tüketin
Dengeli beslenmek ve her gıdadan gerektiği kadar almak sağlıklı bir kalp için çok önemlidir. Sağlıklı kiloya ulaşmak için uygulanan diyet programları şeker hastalığı hariç ne kadar katı tutulursa tutulsun, insanlar tarafından tam anlamıyla uygulanmaz. Bu nedenle katı bir diyet programı yerine ana hatları belirlenmiş bir beslenme programı daha etkilidir. Buna göre;
Yağ kullanımı kısıtlı olmalı, yağ göz kararı ile değil ölçekle kullanılmalıdır.
Kızartma alışkanlığı ortadan kaldırılmalıdır. Bunun en önemli nedeni, kızartma sırasında yağın yanmasıdır. Burada yağın kalitesinin ve türünün bir önemi bulunmamaktadır.
Hamur işi, fast food, gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Özellikle fast food tarzı besinlerle birlikte; salam, sucuk ve sosis gibi işlenmiş etleri tüketmesi de engellenmelidir.
Yarım yağlı süt tüketilmelidir. Kutu sütler hijyen açısından güvenlidir.
Yiyecekler “istenildiği kadar” tüketilmemelidir. Meyve ve sebze yerken de kalori miktarlarına dikkat etmeli ve ölçülü tüketilmelidir.
Kırmızı et tüketimi haftada bir, yağsız olarak tercih edilmelidir. Bunun yanında tavuk ve hindi eti tercih edilmeli, haftada iki kez çok yağlı olmayan balıklar yenmelidir. Balık dışındaki deniz ürünleri tüketilmemelidir.
Haftada 2-3 kez yumurta tüketilebilir. Ancak hiçbir zaman yağda değil, haşlama olarak tercih edilmelidir. Hijyen açısından sarısı kayısı kıvamında değil, katı kıvamda olmalıdır.

3- Tavuğu derisini ayırarak pişirin
Tavuğun derisi, pişirilmeden önce alınmalıdır. Deri ile pişirildikten sonra derisinin çıkarılarak tüketilmesinin bir yararı yoktur. Çünkü pişme sırasında deri, yağın ete işlemesine neden olmaktadır.

4- Günde en fazla 1.5 çay kaşığı tuz kullanın
Tuz kullanımının sınırlandırılması, kalp damar sağlığı ve tansiyon açısından çok önemlidir. Türk toplumunda tuz tüketimi fazla olduğu için özellikle tansiyon ve mide sorunları hızlı bir şekilde artmaktadır. Vücudun ihtiyacı olan tuz, sebze ve meyvelerle yeterli miktarda alındığı için, masada tuzluk bulundurulmamalıdır. Tuz tamamen bir damak zevkidir ve küçük yaşlardan itibaren tuzla tanışmayanlar için bu bir eksiklik değildir.

5- Çaya şeker yerine bal koyun
Rafine edilmiş, işlenmiş şeker de kalp ve damar sağlığı açısından tehlikelidir. Ancak gerçek ve içine herhangi bir katkı maddesi konulmamış olan bal, şeker kadar zararlı değildir. Şeker gibi bal da tatlandırıcı olarak çayda kullanılabilir. Avrupa kültüründe ise bal, yemeklerde tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır.

6- Yemeklerde soğanı kavurmayın
Türkiye’de yağın yakılarak yemek pişirilmesi kültürü, soğanın yağda kavrulması, sağlıksız bir beslenme alışkanlığıdır. Soğan yağda kavrulmamalı, tüm malzemeler bir araya konularak pişirilmelidir. Hangi yağ kullanılırsa kullanılsın, yakıldığı anda özelliği bozulmaktadır.

7- Margarin yerine tereyağı yiyin
Yemeklerde ya da kahvaltıda kullanılan yağ, tamamen damak zevki ile ilgilidir. Özellikle pilavda tereyağı ya da margarin kullanımı, kahvaltıda yenen tereyağı yeme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Kızartmaların zeytinyağı yerine ayçiçeği yağı ile yapılması da bu beslenme tarzının bir parçasıdır. Son zamanlarda üretilen ve içinde Omega 3 ve Omega 6 yağ asitleri bulunan margarinler kullanılabilir. Ancak yine de mutlaka katı yağ kullanılacaksa, bu tercih tereyağından yana olmalıdır. Kahvaltıda değil ancak yemeklerde 1.5 çay kaşığı kadar tereyağı kullanılabilir.

8- Patatesi yağda değil fırında kızartın
Özellikle patates kızartması, damak zevki açısından çok tercih kızartma türüdür. Patates ince ve küçük dilimler halinde doğranıp, üzerine zeytinyağı gezdirilerek fırına atılabilir. Patlıcan da kızartma yerine közlenerek tüketilebilir. Sebzelerin yarında kırmızı et, tavuk ve balık eti de kızartılmadan yenmelidir. Fırında kendi suyuyla pişirerek tüketmek daha sağlıklıdır.

9- Kuzu yerine oğlak ve dana etini tercih edin
Kırmızı et mutlaka tüketilmelidir. Ancak kalp ve damar sağlığı için yağsız dana eti ve oğlak eti haftada bir kez tercih edilebilir. Tavuk, hindi ve balıktan da “sınırsız” değil, haftada iki gün tüketilebilir. Özellikle damar sertliği sorunu olan hastaların özellikle et konusunda yemek yeme alışkanlıklarını mutlaka yeniden belirlemelidir. Et fırında pişirilecek ve salça kullanılacaksa, ev salçası tercih edilmemelidir. Çünkü yüksek tuz oranına sahiptir. Sebze yemeklerini parça etle pişirmekte bir sakınca yok. Ancak etlerin yağsız olması çok önemlidir. Akşam saat 20.00’den sonra yemek ve abur cubur yememelidir. Yatmadan önce bir bardak yağsız süt içilebilir.

10- Doktor eşliğinde düzenli egzersiz yapın ve check up yaptırın
40 yaş üzeri kadın ve erkekler yılda bir kez kardiyolojik check up’dan geçmelidir. Kişi; ailesel olarak kalp hastalıkları açısından taşıdığı risk faktörleri, şeker hastalığı, tansiyon ve kolesterol gibi eşlik eden diğer hastalıklara göre check up programlarına alınmalıdır. Kardiyolojik tetkikler, kişiye özel yapılmalıdır. Doktor, kardiyolojik check up’da kişisel ayrımları yaptıktan sonra yine kişiye özel egzersiz programları da düzenleyebilir

SAĞLIKLI KALP İÇİN 10 YOL

1- Sigarayı bırakın alkolü sınırlandırın
Damar sertliği olan hastaların tedavisinde öncelikle damar sertliğini mümkün olduğu kadar yavaşlatmak, geriletmek ve olabiliyorsa durdurmaya çalışmaktır. Bu nedenle damar sertliği sorunu olan hastaların öncelikle sigarayı bırakması gerekir. Sigaraya hiç başlamamak, kalp ve damar sağlığı için çok önemlidir. Alkol, kalp hastalıkları ile direkt ilişkili olmasa da fazla tüketimi özellikle karaciğer yağlanmasına neden olduğu için kalp ve damar sağlığı üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.

2- Her gıdadan yeterli ve dengeli tüketin
Dengeli beslenmek ve her gıdadan gerektiği kadar almak sağlıklı bir kalp için çok önemlidir. Sağlıklı kiloya ulaşmak için uygulanan diyet programları şeker hastalığı hariç ne kadar katı tutulursa tutulsun, insanlar tarafından tam anlamıyla uygulanmaz. Bu nedenle katı bir diyet programı yerine ana hatları belirlenmiş bir beslenme programı daha etkilidir. Buna göre;
Yağ kullanımı kısıtlı olmalı, yağ göz kararı ile değil ölçekle kullanılmalıdır.
Kızartma alışkanlığı ortadan kaldırılmalıdır. Bunun en önemli nedeni, kızartma sırasında yağın yanmasıdır. Burada yağın kalitesinin ve türünün bir önemi bulunmamaktadır.
Hamur işi, fast food, gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Özellikle fast food tarzı besinlerle birlikte; salam, sucuk ve sosis gibi işlenmiş etleri tüketmesi de engellenmelidir.
Yarım yağlı süt tüketilmelidir. Kutu sütler hijyen açısından güvenlidir.
Yiyecekler “istenildiği kadar” tüketilmemelidir. Meyve ve sebze yerken de kalori miktarlarına dikkat etmeli ve ölçülü tüketilmelidir.
Kırmızı et tüketimi haftada bir, yağsız olarak tercih edilmelidir. Bunun yanında tavuk ve hindi eti tercih edilmeli, haftada iki kez çok yağlı olmayan balıklar yenmelidir. Balık dışındaki deniz ürünleri tüketilmemelidir.
Haftada 2-3 kez yumurta tüketilebilir. Ancak hiçbir zaman yağda değil, haşlama olarak tercih edilmelidir. Hijyen açısından sarısı kayısı kıvamında değil, katı kıvamda olmalıdır.

3- Tavuğu derisini ayırarak pişirin
Tavuğun derisi, pişirilmeden önce alınmalıdır. Deri ile pişirildikten sonra derisinin çıkarılarak tüketilmesinin bir yararı yoktur. Çünkü pişme sırasında deri, yağın ete işlemesine neden olmaktadır.

4- Günde en fazla 1.5 çay kaşığı tuz kullanın
Tuz kullanımının sınırlandırılması, kalp damar sağlığı ve tansiyon açısından çok önemlidir. Türk toplumunda tuz tüketimi fazla olduğu için özellikle tansiyon ve mide sorunları hızlı bir şekilde artmaktadır. Vücudun ihtiyacı olan tuz, sebze ve meyvelerle yeterli miktarda alındığı için, masada tuzluk bulundurulmamalıdır. Tuz tamamen bir damak zevkidir ve küçük yaşlardan itibaren tuzla tanışmayanlar için bu bir eksiklik değildir.

5- Çaya şeker yerine bal koyun
Rafine edilmiş, işlenmiş şeker de kalp ve damar sağlığı açısından tehlikelidir. Ancak gerçek ve içine herhangi bir katkı maddesi konulmamış olan bal, şeker kadar zararlı değildir. Şeker gibi bal da tatlandırıcı olarak çayda kullanılabilir. Avrupa kültüründe ise bal, yemeklerde tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır.

6- Yemeklerde soğanı kavurmayın
Türkiye’de yağın yakılarak yemek pişirilmesi kültürü, soğanın yağda kavrulması, sağlıksız bir beslenme alışkanlığıdır. Soğan yağda kavrulmamalı, tüm malzemeler bir araya konularak pişirilmelidir. Hangi yağ kullanılırsa kullanılsın, yakıldığı anda özelliği bozulmaktadır.

7- Margarin yerine tereyağı yiyin
Yemeklerde ya da kahvaltıda kullanılan yağ, tamamen damak zevki ile ilgilidir. Özellikle pilavda tereyağı ya da margarin kullanımı, kahvaltıda yenen tereyağı yeme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Kızartmaların zeytinyağı yerine ayçiçeği yağı ile yapılması da bu beslenme tarzının bir parçasıdır. Son zamanlarda üretilen ve içinde Omega 3 ve Omega 6 yağ asitleri bulunan margarinler kullanılabilir. Ancak yine de mutlaka katı yağ kullanılacaksa, bu tercih tereyağından yana olmalıdır. Kahvaltıda değil ancak yemeklerde 1.5 çay kaşığı kadar tereyağı kullanılabilir.

8- Patatesi yağda değil fırında kızartın
Özellikle patates kızartması, damak zevki açısından çok tercih kızartma türüdür. Patates ince ve küçük dilimler halinde doğranıp, üzerine zeytinyağı gezdirilerek fırına atılabilir. Patlıcan da kızartma yerine közlenerek tüketilebilir. Sebzelerin yarında kırmızı et, tavuk ve balık eti de kızartılmadan yenmelidir. Fırında kendi suyuyla pişirerek tüketmek daha sağlıklıdır.

9- Kuzu yerine oğlak ve dana etini tercih edin
Kırmızı et mutlaka tüketilmelidir. Ancak kalp ve damar sağlığı için yağsız dana eti ve oğlak eti haftada bir kez tercih edilebilir. Tavuk, hindi ve balıktan da “sınırsız” değil, haftada iki gün tüketilebilir. Özellikle damar sertliği sorunu olan hastaların özellikle et konusunda yemek yeme alışkanlıklarını mutlaka yeniden belirlemelidir. Et fırında pişirilecek ve salça kullanılacaksa, ev salçası tercih edilmemelidir. Çünkü yüksek tuz oranına sahiptir. Sebze yemeklerini parça etle pişirmekte bir sakınca yok. Ancak etlerin yağsız olması çok önemlidir. Akşam saat 20.00’den sonra yemek ve abur cubur yememelidir. Yatmadan önce bir bardak yağsız süt içilebilir.

10- Doktor eşliğinde düzenli egzersiz yapın ve check up yaptırın
40 yaş üzeri kadın ve erkekler yılda bir kez kardiyolojik check up’dan geçmelidir. Kişi; ailesel olarak kalp hastalıkları açısından taşıdığı risk faktörleri, şeker hastalığı, tansiyon ve kolesterol gibi eşlik eden diğer hastalıklara göre check up programlarına alınmalıdır. Kardiyolojik tetkikler, kişiye özel yapılmalıdır. Doktor, kardiyolojik check up’da kişisel ayrımları yaptıktan sonra yine kişiye özel egzersiz programları da düzenleyebilir

GÖZ TEMİZLİĞİNDE YANLIŞLAR

Göz temizliğinde yanlış inanışlar :

Göz temizliğinde halk arasında sık yapılan bazı yanlış uygulamalar mevcuttur.

Göze çayla kompres, tükürmek, kaçan bir şeyi dil ile almak ve benzeri yanlış uygulamalar; gözde mikrobik hastalıkların oluşmasına davetiye çıkarmaktadır.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kuddusi Erkılıç yaptığı açıklamada, sağlıkla ilgili her alanda olduğu gibi göz konusunda da halk arasında birçok yanlış inanış bulunduğunu söyledi. Göz temizliği konusunda halk arasında yapılan birçok uygulamanın, tıpta yeri olmadığını kaydeden Erkılıç, ilaç sektöründeki gelişmelerle artık bu tür uygulamalara gerek kalmadığını bildirdi.

Erkılıç, göz temizliği konusundaki bazı yanlış inanışları şöyle sıraladı:


>>>


Ilık çay ve sütle kompresin gözü temizlediğine inanılıyor. Bunlarla sadece sıcaklıklarından dolayı masaj etkisi olduğu için kısmen rahatlama sağlanabilir, ancak hiçbir faydası yok. Aksine hijyenik ortamlarda yapılmadığında mikropların göze rahatlıkla yerleşmesine neden olur.

Gözde kızarma ve sulanma durumlarında bazı insanlar, başkasının göze tükürmesinin faydalı olacağına inanıyor.

Göze bir şey kaçtığında da dil ile o şeyi alması da yanlış bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumlarda da başkalarının taşıdığı mikrobik hastalıkların kolayca yayılması sağlanıyor. Yani bu tür uygulamaların tıpta yeri olmadığı gibi fayda yerine birçok zararı da beraberinde getirmektedir.”

Doç. Dr. Kuddusi Erkılıç, hijyenik ortamlarda yapılmayan makyaj ve göze sürülen sürmenin de aynı şekilde mikrobik hastalıklara davetiye çıkaracağını sözlerine ekledi

16 Aralık 2011 Cuma

ÇOCUKLARDA SİNÜZİT

Belirti ve Bulguları :
Sinüzit, belirtilerin süresi 1 aydan kısa ise akut, 1-4 ay arasında ise subakut, 4 aydan uzun ise genellikle kronik olarak gruplandırılır.

Akut sinüzit, farklı yaş gruplarında farklı belirtiler verebilir. Erişkinlerde ve büyük çocuklarda burun tıkanıklığı; sarı, yeşil veya kanlı burun akıntısı; gözlerin etrafında ağrı; diş ağrısı ile karışabilen yanak ağrısı; kafada basınç hissi; öne eğilmekle artan yüz veya baş ağrısı ve kötü ağız kokusu belirtileri bulunabilir. Bazen de kuru öksürük, hafif ateş veya mide rahatsızlığı şikayetleri görülebilir.

Küçük çocuklarda da yukardaki şikayetler bulunabilir, ancak genellikle bu şikayetlerini iyi ifade edemezler. Hastalık, yüksek ateş ve iltihaplı burun akıntısı nedeniyle her zamankinden biraz daha şiddetli ve 10 günden daha fazla uzamış bir "soğuk algınlığı" zannedilebilir.

Subakut sinizit veya kronik sinüzit bulunan çocuklarda belirtilerin süresi bir aydan uzundur. Anormal renkte burun akıntısı, burun tıkanıklığı, özellikle geceleri artan öksürük, horlama ve uyku bozukluğu belirtileri görülebilir. Ateş, akut sinüzitte olduğu kadar sık görülen bir belirti değildir.


Hastalığın önlenmesi :
Günlük hayatınızdaki koşullarda küçük değişikler yaparak çocuğunuzda sinüzit riskini azaltabilirsiniz. Örneğin, kış aylarında, özellikle kaloriferli evlerde iyice kuruyan havayı, solunum yolları için ideal olan %35-%50 nem oranına ulaşacak şekilde bir nemlendirme cihazı ile nemlendirmek yararlıdır. Yaz aylarında çocuğunuz yüzme havuzuna giriyorsa, başını suyun dışında tutmasını ve derine dalmamasını tavsiye ediniz. Sigara içiyorsanız, bırakınız. Çocuğunuz allerjik bünyeliyse, allerji önlemlerine ve tedavisine her zaman özen gösteriniz.


Hastalığın süresi :
Çocukların çoğunda akut sinüzit ya kendiliğinden, ya da antibiyotik tedavisi ile genellikle 2-3 hafta içinde iyileşir. Kronik sinüzit bile antibiyotik tedavisi ile düzeltilebilir.


Evde uygulanabilecek tedavi :
Eğer doktorunuz antibiyotik tedavisi önerdiyse, ilaçları önerilen doz ve sürede kullanınız. Böylece sinüzite neden olan bakteri türü mikroplar tamamen yok edilecek ve tekrar sinüzite neden olacak şekilde üremeleri önlenebilecektir.

Bir nemlendirme cihazı ile oda havasını nemlendiriniz. Eğer çocuğunuz iltihaplı sinüs bölgesinde ağrıdan şikayet ediyorsa, ağrıyan bölge üzerine ılık bir havlu koyarak onu rahatlatabilirsiniz. Eğer doktorunuz onaylıyorsa, burun tıkanklığı için çocuk burun damlalarını 5 günü geçmemek koşuluyla kullanabilirsiniz.

BÜYÜK KULAK

Belirtiler : Anormal sayılacak kadar baştan uzağa (taşan) kulaklar

Tedavi

Kepçe kulakla ilgili yanlış bir düşünce de geceleri kulakları başa bağlayarak veya bantla yapıştırarak yatırabileceklerine inanmaktır. Bu uygulama problemle ilgili bir şeyler yapıldığı için rahatlatıcı olabilir, fakat netice vermez. Orta derecede kepçe kulağı olanların saç modellerini değiştirip kulağa daha az ilgi çeken bir modeli uygulamaları daha etkili yaklaşım olabilir.

Ameliyat

Kepçe kulak basit bir cerrahi uygulamayla düzeltilebilir. Cerrah kulağın arkasında dilinin kıvrıldığı yerin yakınını yarar. Bir çubuk (ince, uzun parçalı) deri ve bazı durumlarda kıkırdak kesip çıkarır. Kulağı başa doğru çekip yarığı kapatır. iz kulağın arkasında kalır. Ancak bu uygulama 4 yaşından küçük çocuklarda yapılmamalıdır.

SUÇİÇEĞİ

Karamuk, varicella da denilen, oldukça bulaşıcı, selim seyirli, daha ziyâde çocuklarda görülen, deri ve mukozalarda sathî, içi saydam sıvıyla dolu baloncukların husûlüyle karakterize bir hastalık. Hastalığın sebebi, varicella zoster denen bir DNA’lı virüstür. Bu virüsün bir tipi vardır, doku kültürlerinde ürer. Virüs organizmaya solunum yolundan girer. Burada ve organlarda çoğalır, kan dolaşımına karışır. Deriye ve bâzan akciğere yerleşir.

Hastalığın kuluçka dönemi 12-16 gündür. 37,5-39° ateşle başlar. 24 saat içinde pembe renkli döküntüler meydana gelir. Bu döküntüler en fazla gövdede bulunur. Kırmızı kabarıklık şeklinde başlar. Daha sonra birkaç saat içinde, içi berrak sıvı dolu baloncuk hâline geçer. Baloncuk içindeki sıvı 24-48 saatte bulanıklaşır. Üçüncü gün baloncuk ortasında göbekli bir kısım belirebilir. Sonra kurur ve kabuklanır. Koyu kahverengi pullar hâlinde dökülür ve iz bırakmaz. Târif edilen döküntü gelişim dönemlerinin her biri aynı anda görülebilir. Bu, su çiçeğinin çiçek hastalığından ayrılması için özel bir belirtidir.

Genel olarak döküntüler gün aralıklarıyla 3-4 alevlenmeyle çıkarlar. Daha sonra ateş düşer. Hastalık nâdiren yılancık ve orta kulak iltihabına dönüşebilir. Ölüm oranı % 1’den azdır. Su çiçeği virüsüyle yetişkinlerde zatürre ortaya çıkabilir.

Su çiçeği geçirende devamlı bir bağışıklık durumu ortaya çıkar ve ikinci defâ yakalanma çok nâdirdir. Teşhisi kolaydır. Alışkın olmayan bir göz çiçeğiyle karıştırılabilir. En çok 2-6 yaş olmak üzere çocuklarda salgın yapar. Kışın ve baharda fazla olan hastalık, ilk dönemlerde bulaşıcı olup, damlacıklarla veya deri temasıyla bulaşır.

Özel bir tedâvisi yoktur. Üzerine eklenen bakteri enfeksiyonlarını önlemek için antibiyotikler verilebilir. Hasta çocuklar tecrit edilir ve ancak kabuklar düştükten sonra okula devam etmelerine izin verilir.

ANNE SÜTÜ

ANNE SÜTÜ EŞSİZDİR, ÇÜNKÜ?

* Gelişen teknoloji ile birlikte, allerjik hastalıkların giderek arttığı günümüz koşullarında anne sütünün sağladığı en büyük faydalardan biri de bebeği astım, egzama gibi allerjik hastalıklardan korumaktır. Anne sütünün akciğer gelişiminde çok önemli etkileri olduğu, solunum fonksiyonlarını ve akciğer kapasitesini olumlu yönde etkilediği de bilinmektedir. Anne sütü bebeğin ileride astım olma riskini azaltmakta ve riskteki bu azalma ileri yaşlara kadar devam etmektedir.

* Anne sütü ile beslenen bebekler sosyal açıdan daha iyi gelişim gösterirler. Bir yaş sonunda, mamayla beslenen bebeklerle anne sütü ile beslenen bebekler karşılaştırıldığında anne sütü ile beslenenlerde psikomotor ve sosyal gelişimin belirgin olarak daha iyi olduğu bulunmuştur.

* Doğal beslenme olarak tanımlanan anne sütü ile beslenme başta zatürre olmak üzere, ishal, orta kulak iltihabı ve menenjit gibi bulaşıcı hastalıklardan bebeği korumaktadır. İçerdiği koruyucu antikorlar ile bebeğin enfeksiyonlara karşı direncini artırmaktadır.

* Emzirilen bebeklerde beyin gelişimi daha iyi olmaktadır. Anne sütü alan çocukların zeka seviyesinin, almayanlara kıyasla daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.

* Anne sütü ile beslenen bebeklerde şişmanlık (obezite) daha az görülmekte ve insüline bağımlı şeker hastalığı (tip-1 diabet) görülme riski azalmaktadır.

* Emerken bebeğin ağız ve çene kaslarının çalışması, anne sütü alan bebeklerin konuşma ve dil gelişiminin daha hızlı olmasını sağlamaktadır.

* Anne sütü aşıların etkinliğini arttırmakta ve aşılardan sonra görülen bağışıklık cevabının daha güçlü olmasını sağlamaktadır.

* Bebeğini emziren annelerde loğusalık depresyonu daha az görülürken, emzirme anneyi meme ve yumurtalık kanserinden de koruyucu etki göstermektedir. Ayrıca anneyi ileri yaşlarda gelişebilecek kemik erimesinden de korumaktadır.

ANNE SÜTÜ

ANNE SÜTÜ EŞSİZDİR, ÇÜNKÜ?

* Gelişen teknoloji ile birlikte, allerjik hastalıkların giderek arttığı günümüz koşullarında anne sütünün sağladığı en büyük faydalardan biri de bebeği astım, egzama gibi allerjik hastalıklardan korumaktır. Anne sütünün akciğer gelişiminde çok önemli etkileri olduğu, solunum fonksiyonlarını ve akciğer kapasitesini olumlu yönde etkilediği de bilinmektedir. Anne sütü bebeğin ileride astım olma riskini azaltmakta ve riskteki bu azalma ileri yaşlara kadar devam etmektedir.

* Anne sütü ile beslenen bebekler sosyal açıdan daha iyi gelişim gösterirler. Bir yaş sonunda, mamayla beslenen bebeklerle anne sütü ile beslenen bebekler karşılaştırıldığında anne sütü ile beslenenlerde psikomotor ve sosyal gelişimin belirgin olarak daha iyi olduğu bulunmuştur.

* Doğal beslenme olarak tanımlanan anne sütü ile beslenme başta zatürre olmak üzere, ishal, orta kulak iltihabı ve menenjit gibi bulaşıcı hastalıklardan bebeği korumaktadır. İçerdiği koruyucu antikorlar ile bebeğin enfeksiyonlara karşı direncini artırmaktadır.

* Emzirilen bebeklerde beyin gelişimi daha iyi olmaktadır. Anne sütü alan çocukların zeka seviyesinin, almayanlara kıyasla daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.

* Anne sütü ile beslenen bebeklerde şişmanlık (obezite) daha az görülmekte ve insüline bağımlı şeker hastalığı (tip-1 diabet) görülme riski azalmaktadır.

* Emerken bebeğin ağız ve çene kaslarının çalışması, anne sütü alan bebeklerin konuşma ve dil gelişiminin daha hızlı olmasını sağlamaktadır.

* Anne sütü aşıların etkinliğini arttırmakta ve aşılardan sonra görülen bağışıklık cevabının daha güçlü olmasını sağlamaktadır.

* Bebeğini emziren annelerde loğusalık depresyonu daha az görülürken, emzirme anneyi meme ve yumurtalık kanserinden de koruyucu etki göstermektedir. Ayrıca anneyi ileri yaşlarda gelişebilecek kemik erimesinden de korumaktadır.

13 Aralık 2011 Salı

CLAVİS PANAX-CLAVİS-KLAVİS PANAX TOPLATILIYOR


Sağlık Bakanlığı, ''Clavis panax'', ''Clavis'' ve ''Klavis panax'' isimli ürünlerin, gerçeğe aykırı beyanlarda bulunularak satıldığını belirtti. Ürünlerin toplatılmasını kararlaştıran Bakanlık, ürün reklamlarının da acilen durdurulması için RTÜK’e bildirimde bulundu.

9 Aralık 2011 Cuma

SİNÜZİTE DİKKAT

Sinüzit, baş ağrısıyla kendini gösteriyor ve anatomik faktörler, alerjik etkiler, yapısal bozukluklar, bağışıklık sistemi, tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, diş enfeksiyonları ve geniz eti de sinüzite yol açabilir. Akut sinüziti bulunan ergenler de yüz ağrısı, baş ağrısı, ateş ve geniz akıntısı en sık karşılaşılan şikayetlerdir. Çocuklarda ise bu şikayetler daha azdır. Akut sinüzitler sıklıkla baş ağrısıyla kendini gösterir. Ağrı, özellikle başın öne eğilmesi sırasında, kafada basınç hissiyle beraber ve zonklayıcı tarzda hissedilir. Kronik sinüzitte ise ağrı, başın içinde veya tepesinde, şakaklarda, enseye yakın baş bölgesinde, yanak üzerinde, alında veya göz çevresinde hissedilebilir. Şapka takarak başınızı koruyun

Doktorlar sinüzitten korunmak için alınacak basit ve küçük önlemlerle hastaları şöyle bilgilendiriyor… İçinde bulunduğumuz kış mevsimi itibariyle dışarıya çıkarken mutlaka bere ve şapka takarak başımızı korumaya, ıslak saçlarla dışarıya çıkmamaya, banyo sonrası saçlarımızı mutlaka kurutmaya ve özellikle kış aylarında vitamin yönünden zengin besinler tüketme özen gösterilmesi konusunda özelliklede bağışıklık sistemi zayıf risk grubunda olan kişileri uyarıyor.

Yaşam kalitenizi bozabilir

Sinüzitler genellikle grip ve soğuk algınlığını takiben görülmektedir Grip ve soğuk algınlığı varsa mutlaka tedavi edilmelidir. Op. Dr. Ali Rahimi sinüzit belirtileri olanların mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına gitmesi ve ilaçla tedavi görmesini öneriyor. Akut sinüzitlerin genellikle çocuklarda, kronik sinüzitlerinse genellikle erişkinlerde görüldüğünü, çocuklarda görülen sinüzitin alerji ve üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olduğunu erişkinlerdeyse anatomik bozukluklara bağlı kronik sinüzit görülmekte olduğunu belirterek özellikle koyu, sarı–yeşil burun akıntısı, baş ağrısı, nefes darlığı, öksürük, burun tıkanıklığı, yüzde basınç hissi ve koku duyusunda azalma belirtileri olan hastaların mutlaka erken teşhis adına k.b.b uzmanına gözükmesi ve sinüzitin yaşam kalitenizi bozmasına izin vermeden şiddetli ağrı ve tehlikeli hastalıklarının oluşumunu ortadan kaldırmak için erken davranılması gerektiğini sözlerine ekliyor.