30 Mayıs 2012 Çarşamba

CROHN NEDİR VE TEDAVİSİ

Crohn, sindirim sistemini oluşturan yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsaklardaki bir veya birkaç bölümü tutabilen, tutulan bölümde kalınlaşma ve ülserler oluşturan bir hastalık.




Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Erdal Kaleli, Crohn hastalığının kronik bağırsak hastalıklarından biri olduğunu söyledi ve hastalık hakkında şu bilgileri verdi: “Bağırsaktaki kalınlaşma bu bölgelerde darlıkların oluşmasına yol açabilir. Hastalıklı bölgeler birkaç santimetre uzunlukta olabileceği gibi bir metreyi aşan uzunlukta da olabilir. Hastalık en çok ileum denilen ince bağırsakların son kısmını tutmaktadır. Kalın bağırsak ve anüs bölgesi de sıklıkla tutulabilmektedir. Anüs bölgesinde fissür denilen çatlaklar ve fistül olarak isimlendirilen iltihabın aktığı delikler bulunabilir. Çok sayıda ve yoğun araştırmalara karşın Crohn hastalığının nedeni halen bilinmemektedir. Bulaşıcı hastalık değildir, hastalıklı kişiden sağlam kişiye geçmemektedir. Ancak virüs veya bakteri türü bir infeksiyöz ajanın, kişinin savunma mekanizmalarındaki yatkınlık durumlarına bağlı olarak hastalık oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir.”



Kaleli, hastalığın her yaş grubunda görülebildiğini ancak sıklıkla 16-40 yaş arasında görüldüğünü söyledi, “Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika ikliminde yaşayanlarda sık görülür. Kadınları ve erkekleri eşit etkiler” dedi.



GÖZLERİ DE ETKİLİYOR

Crohn hastalarının bir kısmında gözler, cilt, ağız ve eklemlerle ilişkili yakınmalar, bulgular olabilir. Daha nadiren ayak bileği yakınında ülserler oluşabilir. Ağızda aft, eklemlerde, en sık olarak da dizlerde ağrılı şişmeler Crohn hastalığının aktif dönemlerine eşlik edebilir. Bazen şişlik olmadan da eklem ağrılarından yakınılabilir. Kalça ve omurga eklemlerinde hastalık aktif dönemde olmasa bile ağrılar olabilir.



CROHN HASTALIĞININ NEDENLERİ

Çok sayıda araştırmaya rağmen Crohn hastalığının nedeninin bilinmediğini belirten Dr. Kaleli, “Bulaşıcı hastalık değildir, hastalıklı kişiden sağlam kişiye geçmemektedir. Ancak virüs veya bakteri türü bir infeksiyöz ajanın, kişinin savunma mekanizmalarındaki yatkınlık durumlarına bağlı olarak hastalık oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir” ifadesini kullandı.



BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRILIYOR

Hastalığın sıklıkla ülseratif kolitle karıştırıldığını hatırlatan Kaleli, “Ayrıca kalın bağırsak kanserleri de Crohn hastalığındaki bulgulara benzer bulgular verir. Bazı durumlarda ayırt edilmesi zor olabilir. Spastik kolon ya da irritabl kolon denilen fonksiyonel bağırsak hastalıkları ile karışabilir, ancak ayırt edilmeleri zor değildir” dedi.



TEDAVİSİNDE NE YAPILIR?

“Hastaların, Crohn hastalığının tam tedavisinin mümkün olmadığını bilmeleri gerekir. Hastalığın önlenmesinde ya da tedavisinde özel bir diyet yoktur” diyen Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Erdal Kaleli, tedavi süreci hakkında ise şunları söyledi: “Bazı hastalar süt, baharatlı yiyecekler, alkol ve posalı gıdalar ile rahatsızlıklarının arttığından bahsederler. Ancak bu durum bütün hastalar için geçerli değildir. Şikayetleri arttıran yiyeceklerden uzak durmak belirtileri azaltmak için faydalı olabilir. Yüksek miktarlarda alınan vitaminlerin de bir faydası yoktur hatta zararlı bile olabilir. Şiddetli vakalarda ilaç tedavisine ek olarak bağırsakları istirahata almak gerekir. Bu tip vakalarda tedavi hastanede yatarken planlanmalıdır. Hastalara özel sindirimi kolay diyet (elemental diyet) veya damardan besin maddeleri verilir."

Dr. Kaleli, gerekli durumlarda ameliyatın da tedavi seçenekleri arasında olduğunu sözlerine ekledi.

REFLÜNÜN BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ

Hamilelikte en sık yaşanan rahatsızlıklardan biri de reflü... Kadın Hastalıkları Uzmanı Timur Uğurlu, "Reflüsü olan gebe, doktora danışıp ilaç almalı; yoksa düşük yapabilir" diyor.




Birçok anne adayı hamilelik döneminde mide yanmasından ve ağza acı su gelmesinden şikayet eder. Genellikle bu mide yanmalarının nedeni reflüdür. Medical Park Antalya Hastanesi'nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Timur Uğurlu; reflünün belirtileri ve tedavisiyle ilgili ayrıntıları Bebeğim ve Biz dergisine anlattı.



BELİRTİSİ NEDİR?

Hamilelik döneminde en sık rastlanan şikayetler arasında yer alan reflü; göğüste yanma ve ekşime hissi olarak ortaya çıkar. Ağızda acı bir tat oluşurken, koku da hissedilir.

Tok karnına yatıldığında geceleri rahatsız eden şişlikler, gaz ve boğulma hissi oluşabilir. Bazen kalpte çarpıntı hissetmek bile mümkündür.

Midedeki asit; ne kadar çok yemek borusundan yukarıya çıkıyorsa yanma hissi o kadar çok olur.



NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Öncelikle hamilelerin doktora danışmadan ilaç almaması gerekir. Bilinçsizce alınan bazı ilaçlar; düşük riskine neden olabilir.

Tedavide temel amaç, bebek için risk oluşturmadan anneyi rahatlatabilmektir. Bu yüzden hamile olmayan insanların kullandığı ilaçlar, hamilelik döneminde asla kullanılmamalıdır.

Reflü ile ilgili şikayeti olan hamilelerde yanmanın şiddetine göre tedavi önerilir.

Hafif şikayeti olanlar ilaç kullanmadan, doktorun verdiği diyet programıyla tedavi olabilir. Yani reflü, ilaç kullanmadan önlem alınarak da azaltılabilir.

Son öğünün, az olması ve yatmadan en az 2-3 saat önce yemek yenmesi gerekir.



BUNLARA DİKKAT EDİN!

Seyrek ve çok yemek yerine, az miktarda sık yemek yiyin.

Yemekleri çok çiğnemeye özen gösterin.

Kafeinli içecekleri tüketmemeye dikkat edin.

Dik oturmaya çalışın.

Rahat kıyafetler giyin.

Yatmadan önce hafif yiyecekler tüketin.

Çikolatadan, meyve sularından ve baharatlı yiyeceklerden uzak durun.

Alkol kullanmamaya çalışın.

DİYABETE KESİN ÇÖZÜM

Diyabet sonucu ve diğer nedenlerle oluşan kronik yaralarda iyileşmeyi hızlandıran yeni bir ilaç, yıllarca süren deneysel araştırma aşamasını başarıyla geçerek klinik deneme aşaması için hazır hale geldi.






İsveç'in Umea Üniversitesi Tıp Kimyası ve Biyofizik Bölümü bilim adamlarının, plazmojen adlı proteinin, iltihabi reaksiyonu başlatmak suretiyle yaralarda iyileşmeyi harekete geçiren ve hızlandıran kilit bir düzenleyici olduğunu gösteren araştırma, haftalık tıp dergisi Blood'da yayımlandı.



Bilim dünyasında çok iyi bilinen bir protein olan plazmojen, karaciğerde üretiliyor ve tüm vücut sıvılarında bulunuyor.



Plazmojenin vücutta oynadığı rolü yeniden değerlendiren araştırmacılar, bu proteinin yaralar ve yaraların çevresinde yoğunlaşmasının, yaraların iyileşmesi için gerekli olan iltihabi reaksiyonun başladığının önemli bir işareti olduğunu ortaya koydu.



Diyabet sonucu ortaya çıkan yaralarda ise plazmojenin aynı şekilde çoğalmadığını gözlemleyen araştırmacılar, yaralarının çevresine plazmojen enjekte edilen diyabetli farelerde iyileşme sürecinin derhal başladığını ve yaraların tamamen iyileştiğini gözlemledi.



Daha geniş çaplı plazmojen üretimi için bir hücre çizgisi geliştirdiklerini belirten araştırmacılar, vücut tarafından üretildiği için hiçbir yan etkisinin bulunmayacağı varsayılan bu proteinin klinik denemelerine yakın bir zamanda başlayacaklarını kaydetti.



Tıp dergisinde yer alan araştırmanın yazı kurulunda yer alan Prof. Tor Ny, Science Daily gazetesinde dün yayımlanan açıklamasında, ''Bugün ihtiyaç duyulan ilacı geliştirecek bilgiye sahibiz. Klinik öncesi araştırmanın büyük bir kısmı tamamlandı ve klinik denemeye ilişkin bir program için Tıp Ürünü Kurumu ile görüşmelerde bulunduk'' dedi.



Diyabet sonucu ortaya çıkan yaralar, en ciddi kronik yaralar arasında yer alıyor ve dünyada her yıl milyonlarca kişiyi etkiliyor. Dünyada bulunan 350 milyon kadar diyabet hastasının büyük bir bölümünde ayak ülserleri ortaya çıkıyor ve sonuçta milyonlarca kişinin bu nedenle ayakları tıbbi müdahale ile kesilmek zorunda kalıyor.



Hiçbir etkili ilaç tedavisi bulunmayan diyabet sonucu ortaya çıkan kronik yaralarda şu an için kompres ve bandajla yapılan klasik yara tedavisi uygulanıyor.



-Plazmojenin başka faydaları da var-



Başlangıçta diyabet sonucu ortaya çıkan kronik yaralara odaklanan İsveçli bilim adamları, araştırmalarını derinleştirdiklerinde plazmojenin, diğer tipteki yaralar üzerinde de etkili olma potansiyeli taşıdığını saptadı.



Araştırmacılar, kulak zarı delinmeleri ve diş çukuru ve diş kökü örtüsü arasındaki zar iltihabı olan periodontit gibi diğer tipteki yaralar üzerinde etkili olma potansiyeli taşıyan plazmojenin, metisiline dirençli staphylococcus aereus (MRSA) bakterisiyle mücadelede de etkili olduğunun görüldüğünü belirtti

22 Mayıs 2012 Salı

TIRNAK BATMASI TEDAVİSİ

Tırnak sağlığımızda ayak sağlığımızın önemli bir parçasıdır. Son derece acı veren tırnak batıkları yaşam kalitemizi önemli ölçüde etkiler. En çok ayak başparmaklarda olmakla beraber tüm tırnaklarda batık ge...lişebilir. Tırnak batıkları; ayak tırnağının kendi özel yapısından kaynaklanabileceği gibi sivri uçlu ayakkabılar giyinmek, tırnak mantarı gibi bazı tırnak hastalıklarının tırnakta oluşturduğu şekil bozuklukları, tırnakta kalınlaşmalar, tırnakların hatalı ve çok dibinden kesilmesi, travmalar, gebelik dönemi batık gelişmesinin sebepleri arasındadır.


Tırnak batıkları oldukça ağrılıdır. Hastanın günlük yaşantısının hareketliliğini, iş yaşamını dahi etkileyebilir. Gelişen bu ağrının yanısıra; batık tırnaklarda kolayca enfeksiyon gelişip daha ciddi sorunlara da yol açabilir.

Batık tırnaklar özellikle kadınlarda ağrının yanısıra; estetik görünümü de bozduğu için istedikleri ayakkabıyı giyinmelerine engel olur. Bu durumda hastaların ilk başvurusu genelikle kuaförlerdir. Pedikürle batık tırnağın bası yapan kısmı kesilerek geçici olarak ağrı dindirilir. Ardından çeşitli merkezlerde uygulanan ılık kompresler, pamuk veya tel sistemi ile yatağın genişletilmeye çalışılması ile çözüm aranır. Ancak tırnağın yumuşak dokuya batmasındaki temel sebep olan tırnağı uzatan kök ordan uzaklaştırılmadıkça yapılan tüm geçici işlemler sonuç vermeyecektir.

Bu hastalara yapılan önemli bir yanlış ise tırnağın bütün olarak çekilmesidir. Bütün olarak çekilen tırnak ne yazıkki aynı şekilde geri çıkacaktır.

Kesin çözüm; son derece basit ve efektiftir. Sadece batık olan kısımın çıkarılması ile sorun çözümlenir. Batık olan kısım lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra tırnak yatağı ile birlikte ince bir şerit halinde çıkarılır. Sadece batığı oluşturan ve onu uzatan yatak yani kök kısım törpülenerek yeniden batık tırnak oluşması da önlenmiş olur.

Son derece efektif olan bu işlemle batık tırnak tedavi edilir. İşlem çok kısa sürede tamamlanır; işlem sonrasında herhangi bir istirahat dönemi gerekli değildir, aksine hasta batık olan kısım artık çıkarıldığı için rahatlamıştır ve hemen günlük yaşamına ve iş hayatına dönebilir. Enfeksiyon gelişim riskini önlemek için gerek görülürse kısa süreli sistemik antibiyotik veya topikal olarak uygulanabilecek kremlerle tedavi tamamlanmış, hasta sağlığına kavuşmuş olur.

KALBE İYİ GELEN BESİNLER

1-MAYDANOZ ÖDEM SÖKÜCÜ


2-OMEGA 3 İÇEREN BESİNLER: SOMON BALIĞI, SARDALYA, KETEN TOHUMU, SEMİZOTU, CEVİZ, BARBUNYA

3-ANTİOKSİDAN İÇEREN BESİNLER: BÖĞÜRTLEN, DUT, YEŞİL ÇAY, BROKOLİ, KARNI BAHAR, ÇİLEK, KARP...UZ, VİŞNE V.B

20 Mayıs 2012 Pazar

SAÇKIRANA ACI BİBER KÜRÜ

* 2 tane acı kırmızı biber
* 200 gr. zeytinyağı
* 200 gr. saf alkol
Biberleri doğrayın ve cam bir kavanoza koyun. Üzerine zeytinyağı ve saf alkolü koyup ağzını kapatın. Siyah bir poşete sarıp, ılık ve ışık görmeyen bir yerde 10 gün bekletin. 10 gün sonra süzün. Bir pamuğun üzerine, 1çorba kaşığı kadar bu karışımdan koyun ve saç veya kıl kaybı oluşmuş bölgeye sürün. 30 dakika bekletin ve şampuanınızla yıkayın.
Bu kürü haftada 1-2 sefer uygulayın.
Suna Dumankaya, bu kürün, çok etkili olduğunu ve saçların dökülmesine de iyi geldiğini, ayrıca, belirtiyor

GREYFURTUN FAYDALARI

Vatani Çin ve Hindistan olan, fakat bugün birçok çesit ve kültür formlarıyla bütün subtropikal memleketlerde yetiştirilen, yaprak dökmeyen, uçucu yağ taşıyan küçük ağaçlar. Yaprakları derimsidir.Çiçekler, beyazımsı renkli, meyveleri büyük, toparlak yassı, açık sari renkli, ince kabuklu, bol usârelidir.Meyvelerinin çekirdekli ve çekirdeksiz cinsleri bulunur. Meyve dilimlerinin kabukları soyulunca acılık kalmaz, rahatlıkla yenebilir.Kızmemesi veya altıntop gibi isimlerle de tanınır.
Türkiye’de yetiştiği yerler: Güney, Güneybatı, Kuzeydoğu Anadolu’da yetiştirilir.
Faydaları: C vitamini bakımından zengindir. Meyve kabuklarından marmelat yapilir. Karaciğerin normal çalışmasını sağlar. Hazmı kolaylaştırır. Vücuda biriken suyu ve zehirli atıkları atar. Kani temizler. Bedeni ve zihni yorgunlukları giderir. Akciğer ve göğüs hastalıklarında faydalıdır

ARDIÇ YAĞI KANSERE UMUT OLACAK MI ?

Kütahya da iki lise öğrencisi, farelerden alınan kanserli hücrelerde deneyler yaparak, ardıç yağının meme kanseri hücrelerini yok ettiği sonucuna ulaştı.

Özel Konuralp Fen ve Anadolu Lisesi 9 uncu sınıf öğrencileri Dilara Rabia Altıkat ve Hatice Kübra Saraoğlu, Biyoloji Öğretmeni Mehmet Ali Akyol danışmanlığında “Ardıç, Kantaron ve Çörek Otu Yağlarının Albino Mouse 4T1 Meme Kanseri Hücreleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi” konulu proje hazırlayarak, çeşitli proje yarışmalarına katıldı.



Söz konusu proje, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu nun (TÜBİTAK) düzenlediği yarışmada Bursa da yapılan bölge elemelerinde sergilenmeye değer görülürken, özel bir okulun organize edilen 20. INEPO Çevre Proje Olimpiyatı nda ise çevre ve sağlık kategorisinde ikinciliği elde etti.

Altıkat, yaptığı açıklamada, projeyi, çağın yaygın hastalıklarında biri olan meme kanserine hem doğal hem de ekonomik çözüm bulma düşüncesiyle oluşturduklarını bildirdi.



Kanserin ölüm nedenleri arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada geldiğini belirten Altıkat, “Ülkemizde yılda en az 20 bin kişiye meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Bu yüzden geleneksel tıpta tedavi amacıyla kullanılan bitkisel uçucu ve sabit yağların meme kanseri hücreleri üzerindeki etkilerini araştırdık” dedi.



Çörek Otu Ve Kantaronda 3 te 2 Oranında Başarı Sağlandı



Saraoğlu da ardıç, kantaron ve çörek otu yağlarının meme kanseri hücresi üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Laboratuvarı nda deneyler yaptıklarını anlattı.



Deneylerde, farelerden alınan Albino Mouse 4T1 meme kanseri hücrelerle ardıç, kantaron ve çörek otu yağlarını kullandıklarını ifade eden Saraoğlu, şöyle konuştu:

“4 ayrı petri kabına, biri kontrol olmak üzere sırasıyla ardıç, çörek otu ve kantaron yağlarını ekledik ve 21 saat sonunda incelemeler yaptık. Yağların kanser hücreleri üzerinde etkili olup olmadığını, etkiliyse hangi oranda etkili olduğu kaydettik. Elde ettiğimiz sonuçlara göre, kontrol grubundaki hücrelere oranla ardıç yağı eklenen petri kabında canlı hücreye rastlamadık. Yani ardıç yağı eklenen hücre grubunda artış meydana gelmediği gibi, tüm canlı hücreleri de öldürdü. Çörek otu yağı ve kantaron yağı eklenen petri kabındaki hücrelerin ise 3 te 2 sinin yok olduğunu gözlemledik.”



Saraoğlu, fare meme kanseri hücrelerinin fizyolojik ve anatomik özellikleri bakımından insan meme kanseriyle büyük benzerlikler gösterdiğine dikkati çekerek, hücreler laboratuvar ortamında hızla çoğaldığı için kolaylıkla inceleyebildiklerini kaydetti.



Bu çalışmayla özellikle ardıç yağının onkolojik tedavi edici özelliği olduğunu kanıtladıklarını söyleyen Saraoğlu, klinik çalışmaların ayrı bir proje olarak sürdürülebileceğini sözlerine ekledi.



Akyol ise çok pahalı olan kanser tedavisinin bu yöntemle gelecekte ucuzlayabileceğini dile getirdi.

15 Mayıs 2012 Salı

BRONZLAŞTIRAN BESİN MADDELERİ

C VİTAMİNİ KAYNAKLARI:




Çilek, biber, domates ve teredir.



BETA-KAROTEN KAYNAKLARI:



Mango, kayısı, kavun, karpuz, havuç, şeftali ve teredir.



A VİTAMİNİ KAYNAKLARI:



Ciğer, yumurta sarısı, yağlı balıklar, tereyağı ve peynirlerdir. Ancak bu besinlerin tüketiminin abartılmaması da gerekmektedir.



E VİTAMİNİ KAYNAKLARI:



Çerezler, taze sebzeler ve nebati (özellikle mısır ve ay çiçek) yağlardır. Bu yağları düzenli olarak yemek ve salatalarınızda tüketin.



SELENYUM KAYNAKLARI:



Kabuklular, deniz mahsulleri, balıklar, mantarlar, tahıllar, sarımsak ve soğandır.

SUSAMIN YARARLARI

Salatalarınıza, çorbalarınıza susam ekleyin çünkü bu küçük tohumlar, içeriğindeki E vitamini sayesinde östrojen seviyenizi stabilize ederek adet dönemlerinde migren ağrısı çekmenizi önlüyor. Susam, kan dolaşımını düzenlemesinin yanı sıra içeriğindeki magnezyum sayesinde de baş ağrısından korunmanızı sağlıyor.


ACI BAHARATLAR BAŞAĞRISINA İYİ GELİYOR

Baharatlı yiyecekler, baş ağrısından daha hızlı kurtulmanızı sağlıyor. Ağrınız özellikle sinüs tıkanıklığına dayanıyorsa baharatlı yiyecekler tıkanıklığı açmaya yardımcı oluyor, unutmayın hava yolları açılınca baş ağrısına neden olan basınç da ortadan kalkıyor.


9 Mayıs 2012 Çarşamba

ENGİNARIN FAYDALARI

• Karaciğeri korur, karaciğer hastalıklarının daha çabuk iyileşmesini sağlar
• Böbrek ve bağırsakların düzenliçalışmasına yardımcı olur.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Kandaki şeker oranını ayarlar, kolestrolü düşürür.
• Vücuda dinçlik verir
• Kalp sağlığı için faydalıdır
• İshali keser
• Kanı temizler

7 Mayıs 2012 Pazartesi

SİVİLCELERDEN KURTULUN

Sivilce ve cilt lekeleri ile mücadelede size yardımcı olacak maske için; 1 çorba kaşığı domates suyu, 1 çorba kaşığı beyaz kil ve 2 damla jojoba yağı gerekli. Tüm malzemeyi karıştırıp göz ve dudak çevreniz haricinde yüzünüze sürün ve yaklaşık 20 dakika bekletin. Ilık su ile cildinizi temizleyin.